Üniversitelerde İngilizce eğitimi konusunda yapılan tartışmalarda Üniversitelerde İngilizce eğitimi sorunu giderek büyüyor.

Üniversitelerde İngilizce Eğitimi Programı

Üniversitelerde İngilizce Eğitimi Sorunu

1 –   Üniversitelerde İngilizce Eğitimi ( Bireysel – İngilizce Eğitimi )
2 –   Üniversitelerde İngilizce Eğitimi (4 kişilik gruplarla yapılan  İngilizce Eğitimi )

Üniversitelerde İngilizce eğitimi konusunda yapılan tartışmalarda Üniversitelerde İngilizce eğitimi sorunu giderek büyüyor. Geçen haftalarda 1.870.000 öğrenci üniversite giriş imtihanına girdi. Yakında neticeler  açıklanınca bu öğrenciler aldıkları puana göre üniversite, fakülte ve bölüm seçimlerini yapacak.

Üniversitelerde İngilizce eğitimi konusunda yapılan tartışmalarda Üniversitelerde İngilizce eğitimi sorununa bağlı olarak, üniversitelerin büyük çoğunluğu Üniversitelerde İngilizce eğitimine karşı bugün ülkemizde duyulan yaygın sosyal talepte var olan rekabet ortamı dahilinde Üniversitelerde İngilizce eğitiminden pay kapabilmek gayesi ile alakalı fakülte ve bölümlerinin müfredatlarındaki eğitim dilinin ya tamamen (% 100) ya da kısmen (% 30) İngilizce ile olduğunu belirtiyor. Bunu da tanıtım kampanyalarındaki vaatlerini gerçekleştirebileceklerinin delili olarak gösteriyorlar.

Şurası bir gerçek ki İngilizce bugün uluslararası bir dil olarak kabul edilmiş olup Üniversitelerde İngilizce eğitiminin gerekli olduğunu gösteriyor ayrıca dünya ülkelerinin ortak dili durumuna dönüşmüş bir halde . Öyle ki küreselleşme sürecinde,  bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yaygınlaşması nihayetinde bu dil ve Üniversitelerde İngilizce Eğitimi dünya ülkeleri açısından alışılmış ölçülerin çok üstünde önem kazanmış bulunuyor.

The Economist dergisinin yayımladığı bir Üniversitelerde İngilizce eğitimi raporuna göre, bugün dünyada İngilizce, toplam olarak 1.5 milyar (dünya nüfusunun beşte biri)  insan tarafından konuşulmakta. Ayrıca 1 milyarın üstünde kişinin de Üniversitelerde İngilizce eğitimi ile İngilizceyi öğrenme çabasında olduğu düşünülmekte.

Uluslararası alanda bilim, teknoloji, tıp, diplomasi, spor , müzik ve ticaret dili İngilizcedir. Elektronik sistemlerin  işleminin % 80’i de İngilizce olarak yapılmakta. İngilizce sadece İngiliz, Kanadalı, Avustralyalı veya Amerikalılarla iletişim kurmak dahilin kullanılmamakta. Anadili İngilizce olmayanlar birbirleriyle İngilizce aracılığıyla iletişim kurmakta.

Bu gerçekler doğrultusunda, ülkemizde de İngilizcenin bir uluslararası iletişim aracı olarak işlev görmesi, işi ve profesyonel sahalarda yükselmede ve iş bulmada mühim rol oynaması, bu dilin öğrenilmesine zaten yoğun olan sosyal talebi daha da çoğaltmıştır. Bunun neticesi olarak, öğrenci ve veliler, üniversite tercihlerinde genelde Üniversitelerde İngilizce eğitimi  ile eğitim yapan üniversiteleri ‘iyi üniversite’ diye algılamakta ve tercihlerini de bu yönde kullanmakta.

Bu nedenle öğrencilerin, tercihlerini bilinçli olarak yapabilmesi açısından aşağıda özetlemeye çalıştığımız ve geçen senelerde da kaleme aldığımız hususların ayrımında olması ve bunları Üniversitelerde İngilizce eğitimi için titizlikle dikkate alması gerekiyor.

1- Önemle belirtmek isteriz ki orta öğretimden uluslararası kriterlere göre A2(2) gibi alt düzeyde bir yabancı dil bilgisiyle gelip yüksek öğretimin hazırlık bölümünde  32-38 haftalık bir sürede, yabancı dille eğitim yapabilmek için mecburi olan B2-C1 uluslararası yeterlilik seviyesine ulaşmak, bugün birçok üniversitedeki yabancı dil eğitimi uygulamalarıyla gerçekleştirilmesi imkansız olan bir hedeftir.
2- Bu nedenle bugün Türkiye ’de İngilizce ile eğitim yapan sadece iki-üç adet en prestijli üniversite, en az B2 düzeyini uluslararası imtihan ölçekleriyle ispat edene  dek İngilizce hazırlık eğitimlerini uzatmaya öğrencilerini mecbur tutmakta. Maalesef, vakıf üniversitelerinin büyük çoğunluğu, var olan rekabet ortamında, öğrencilerini kaybetme endişesi ile hareket ederek ticari kaygılarla Üniversitelerde İngilizce eğitimindeki bu mecburiyeti yapmaktan kaçınmaktadır.

3- Dolayısıyla öğrenciler 32-38 haftalık hazırlık eğitim bitiminde, henüz yeterli seviyeye erişememişken ve üniversite üst yönetimlerinin de onların bu aşamadan sonra yabancı dille eğitim görebileceklerini(!), durumun bu şekilde  olmadığını bilmelerine karşın, varsaymaları üzerine, lisan programına devam edebilmekteler. Başka bir deyişle, öğrenciler daha ‘yürümeye’ başlamadan ‘koşmaya’ mecbur bırakılmakta.

4- Bu da   bütün alan derslerinin eğitim kalitesini menfi yönde etkilemekte. Oysa yabancı dil, bu üniversitelerin öğrenci ve velilere vaat ettiği uluslararası kalitedeki İngilizce eğitimin anahtarını teşkil etmekte.

5 –  Birçok somut imtihan kağıdı meselede görüleceği üzere, öğrenciler ne Türkçe ne de İngilizce olan, bir dilsel sistemden (söz dizimsel, anlam bilimsel, ses bilimsel, dil bilgisel) yoksun, ne olduğu belirsiz, anlaşılması güç, sun’i bir ifade türü kullanmaya itilmekte ve analitik düşünme becerisini geliştirici metin türü cevapları üretememekte. Daha da vahim olarak, öğrenciler bırakın yabancı dilde yorum yapmayı, kendi dilinde dahi üretken ve yetkin olmalarına fayda sağlamayacak  ‘olmazsa olmaz’ dil kullanım becerilerini edindirebilecek bir eğitim ortamından yoksun bırakılmakta.

6 – Yabancı dille eğitim, bir öğrencinin yabancı dilde derslerini takip edebilmesi dahilin alakalı yabancı dilde okuduğunu anlayabilme, satırlar arasındaki anlamlılığı kavrayabilme, dinlediğini-duyduğunu doğru algılayıp yorumlayabilme, isteğini  rahatlıkla yazarak ve sözlü olarak ifade edebilme, sorgulayabilme, tartışabilme, sunum yapabilme gibi bütün bu dil kullanım becerilerinin eşit nispetle üst seviyede öğrenilmiş olarak özümsenmesi esasına dayanır. Başka bir deyişle, bir öğrencinin aynen ana dilde olduğu gibi alakalı yabancı dilde de düşünebilmesi, algılayabilmesi, sorun çözümleyebilmesi, üretken ve  olabilmesi dahilin bu becerileri uygulamaya sokarak etkin bir iletişimsel dil yetisini edinmiş olduğunu öngörür.

7 – Öte taraftan üniversite adaylarının, İngilizce ile eğitim yapan üniversite tercihlerinde, alakalı fakülte ve bölümlerde iş derslerini İngilizce ile verecek öğretim görevlilerinin  kim olduğunu ve işi uzmanlığın ötesinde İngilizceye ne denli hâkim olduğunu araştırması gerekir.

8 – Oysa bugün YÖK tarafından belirlenen uygulamaya göre, ÖSYM tarafından düzenlenen İngilizce ÜDS/KPDS’den en az 80 puan almış öğretim elemanları İngilizce olarak ders vermeye yetkili kılınmıştır.
9 – Ancak ne var ki ÜDS/KPDS, yabancı dilin sadece dil bilgisi, kelime hazinesi ve okuduğunu anlayabilme becerilerini ölçen imtihanlardır. Konuşma, dinlediğini kavrama ve yazma becerilerini ölçen imtihan türleri değildir. Bu nedenle İngilizce ÜDS/KPDS’nin başka uluslararası imtihanlarla eş kıymette  kabul edilmesinin hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur. Dolayısıyla bu imtihanlar, bir öğretim elemanının yabancı dile hakim olup olmadığını ölçen imtihanlar olmadığı gibi, o öğretim elemanının da yabancı dilde ders verebileceğin anlatan ölçekler değildir.
10 – Diğer taraftan, iş dersi veren öğretim görevlisinin İngilizcesinin yeterli olduğu varsayımı altında, bir yabancı dil tahsilinin, yabancı dille eğitim yoluyla o dili derslikte işlevsel duruma getirip basitleştirebileceği iddia edilebilir. Ancak bilimsel esasa dayanmayan böylesine dolaylı bir  ne kuramsal ne de uygulamalı olarak pedagojik niteliğe sahip bir yabancı dil öğretim-tahsil metodudur.


Üniversitelerde İngilizce Eğitimi11 – Kısaca, “Yabancı dille öğretim, bir yabancı dil öğretme metodu  değildir”. Bu bilimsel bir gerçektir.

12 – Bu nedenle üniversite tercihini yapacak öğrencilerin verimli bir Üniversitelerde İngilizce eğitimi görebilmesi dahilin ‘İngilizce ile öğretim’ ile ‘İngilizce öğretimi’ arasındaki ayrımın bilincinde olması gerekir. Yani müracaatta bulundukları üniversitelerin  hazırlık mekteplerinde ki İngilizce eğitiminin dil düzeyinde dersleri İngilizce ile takip edebilmek amacı ile  gerekli altyapıyı oluşturup oluşturmadıklarını, daha ileride da mezuniyetlerine kadar İngilizce eğitimini uluslararası imtihan ölçekleriyle belirlenmiş kalite kriterleri düzeyinde sağlayıp sağlamadığını sorgulaması ve tercihlerini de buna göre yapması büyük önem taşımakta.

 

Leave a Comment